Son Dakika
“Sektöre Tasarrufu Anlatmak Yerine Bu Özellikleri Üzerinde Taşıyan Makineler Üretiyoruz’’ diyen Tachyon Makina kurucu Ortağı Zafer Serttaş ile üretimini yaptıkları makinalar hakkında konuştuk.
Tachiyon firması nasıl kuruldu?
Bizler başlangıçtan beri sektörün içindeyiz ve odaklandığımız nokta “verimlilik” olmuştur. Daha az enerji tüketerek çevreye zarar vermeden “Nasıl daha verimli olabiliriz?” sorusu bizim çalışmalarımızın çıkış noktasını oluşturmaktadır. Firmamızın kuruluşunda amaçlarımızı, ticari eksen değil idealler üzerinde belirledik. Buna göre ana hedefimiz; “Tekstil sektörüne tasarrufu anlatmaktan ziyade, bu argümanları üzerinde taşıyan bir makine üretmek” oldu. Bizler mühendis bakış açısıyla ideallerimizi çözüm odaklı ortaya koyduk ve 2013 senesinde Tachiyon’u kurduk. İlk projelerin fikirsel alt yapısı neticesinde Tübitakla Teknoparka kabul edildik. Böylece Tachiyon’un imalat yerini kurduk ve üretime başladık. Ardından kasar makinesi geldi. Özellikle de dokumada özel bir makine. Özelliği de şuradan geliyor: Şu anda dokuma kumaşlarının ulaştığı fanteziye (enden boydan likralı, tensel kumaş) mevcut makineler ulaşamadı. Yenilenen segmente geçemediler ve eski kaldılar. Mesela tensel kumaşı sadece bizim makinelerimiz en başarılı şekilde geçiyor. Bu anlamda hassas kumaş kalitelerinde bizim makinelerimiz çok iyi. Yeni makine modelimizi de ITMA 2019’da sergilemeyi düşünüyoruz.
Tachiyon firması olarak çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Biz çalışmalarımızda ana felsefe olarak “Konunun belli standartlarla ilerleyip kişilere bağlılıktan uzaklaştırılması” nı hedeflemekteyiz. Uygulamalarımızı şu başlıklar altında toplayabiliriz:
Reçete alt yapısında işletme reçete standardizasyonunu, programı yükledikten sonra operatörün yaptığı sadece “3 nolu reçeteyle devam et, 5 nolu reçeteyle devam et” şeklindedir. Her şey otomasyon altında kontrol edilebildiği için hem izlenebilirlikte problem yok hem de insana (kullanıcıya) çok fazla yük getirmiyor.
Dünyadaki yeni gelişmelerde özellikle tekstildeki endüstri 4.0’ı nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizin bu konuda bir çalışmanız var mı?
Bizim çalışmalarımızda bütün ürünlerin çıkış noktası, fikir orijini “verimliliğe” dayanmaktadır. Verimlilikle, çevresel etkiler azaltılarak -çok daha az su, çok daha az buhar- düşük sarfiyatla yüksek verim elde edilir. Bütün kalite sistemlerinde; ISO, gelişmiş robotize sistemler, endüstri 4.0 vb. hepsinde insan kaynaklı hataların önüne geçilmesi ve standardizasyonun oturması hedeflenir. Biz de reçete alt yapı çalışmalarımızla endüstri 4.0’ın temel hedeflerini yakalamış oluyoruz.
Düzenlenen son fuara (Özbekistan) dair sektörle ilgili izlenimlerinizi aktarabilir misiniz?
Türkiye, Özbekistan ilişkilerinde inanılmaz ölçüde bir toparlanma ve iş birliği görüyoruz. İki ülkenin karşılıklı desteğini ticari ataşeliklerden gelen maillerden ve sektörel haberlerden de gözlemlemek mümkün.
Dijitalle ilgili baskı kumaşları için yaptığınız yıkama makinelerine, çok özel bir çalışma ürünüdür, diyebilir miyiz?
Dijital baskı makinelerinin yıkanmasındaki mesele, yıkama güçlüğü ya da yıkama etkisi değildir. Önemli olan dijital baskıda kumaş yüzeyindeki o kalitenin bozulmaması yani kumaşın tüylendirilmemesidir. Biz bu iki etkiyi dijital yıkama makinesinde sağlıyoruz. Sadece dijital yıkama makinesinde değil baskı sonrası yıkama grubunda da aynı etkiyi sağlıyoruz. Yıkama sırasında makinelerimiz tamamen relaks olup çekme ve uzama gibi konular yaşanmamaktadır. Ayrıca yıkama nozullarında makinenin girişinden çıkışına kadar kumaşın ilave tuşe alması sağlanmaktadır. İkinci konu ise yıkama nozullarında hızlar özel seçildiği gibi su akışı (debi) ve düzey yapısı özel olduğu için kumaşı hiç yıpratmamaktadır. Dolayısıyla diğer farklı marka, model ve makinelerden ayrıldığımız nokta budur.
Dijital baskı makinelerinin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özellikle son 10 yılda dijitalde ciddi bir yaygınlaşma söz konusu. Yaygınlaşma hızına bağlı olarak da fiyat düşüşlerini görmekteyiz. Özellikle endüstri 4.0 ile beraber tekstil endüstrisindeki hızın inanılmaz yeni bir çığır açacağını da söyleyebiliriz. Bunu kısaca “karanlık fabrikalar” örneğiyle açıklayabiliriz. Buna göre artık içinde insanların var olmadığı her işi robotların gerçekleştirdiği bir hizmet sektörü. Bu örneklem de konunun nerelere gidebileceğinin bir göstergesidir aslında. Dünya şu anda her şeyin robotize olduğu bu “24 saat karanlık fabrika” modeli üzerinde çalışmaktadır. Bunun kısa vadede tekstil sektörü için mümkün olamayacağını söyleyebiliriz ancak adım adım otomotiv, bilişim vb. alanlardan zamanla bizim sektörü de etkileyebileceğini ön görebiliriz. Bu noktada bize düşen “Dünya nereye gidiyor, beş yıl sonra nerede olmalıyım?” sorusunun kaygısını taşıyıp planlamalarımızı da buna göre yapmaktır. Çünkü gelecekte dünya sistemine entegre olamayan firmalar yarıştan kopmaya mahkûmdur.
Ar-Ge konusunda çalışmalarınız ne durumda?
Ar-Ge bizim yaşam tarzımız haline geldi. Öyle ki geçmişe dönük Ar-Ge harcamalarımızla günümüzü karşılaştırdığımızda %90’lık bir harcama dilimine ulaştık. Bu da bizim Ar-Ge’ye verdiğimiz önemin bir göstergesi.
İhracat-ithalat dengesi ve hedef pazarlarınız konusunda neler söylemek istersiniz?
Hedef pazarımız için özellikle 2019’da 4 ana hedef belirledik: Özbekistan, Bangladeş, Pakistan ve Hindistan. Bunun dışında tüm bölgelerde (Fas, Tunus, Cezayir, Mısır, Pakistan, Özbekistan, Hindistan’da üç bölge, Bangladeş, Güney Afrika, Amerika ve Vietnam) temsilciliklerimiz var.
2017 yılında başladığımız yurt dışı yapılanmalarında gayet başarılıyız. Son 1 (Bir) yıl içerisinde ihracatımız %40 artmış durumda ve bu da gelecek için bize ümit veriyor.
BENZER HABERLER